Miradü’l-Haseni

Safevi devletinin kütüphane müdürlüklerinde ve yüksek idari işlerinde vazife almış bulunan Kazvin’li Seyfi ailesine mensup olarak, tahminen 961/1554’de Kazvin’de doğan İmadü’l-Mülk’ün babası İbrahim el-Haseni’dir. Tebriz’e giderek Molla Muhammed Hüseyn-i Tebrizi’den nesta’lik hattını meşk etti. İran dışında ve içindeki bazı seyahatlerinden (Hindistan, Herat, Horasan, Şam…) sonra 1008/1599’da İsfahan’a yerleşti. Şah Abbas’ın sarayına girdi, yazdığı eserlerin yanı sıra talebeler yetiştirdi. Bunlar arasında oğlu Mir İbrahim, kızı Gevherşad ve yeğeni Abdürreşid’den başka, halifesi Derviş Abdi ve Nureddin Muhammed sayılabilir.

İmad’ın san’atta ve Şah Abbas nazarında kazandığı mevkii çekemeyenler onların arasını açtılar; buna İmad’ın sünni, Şah Abbas’ın müfrit şii oluşu da eklenince, nesta’lik ‘ın bu en büyük ismi şehid edildi ve Mahmud Big Camii’nde toprağa verildi. Bu acı hadiseyi duyan Hind Hükümdarı Cihangir ağlayarak “Eğer Mir İmad’ı bana sağ olarak verselerdi, onun ağırlığınca mücevher verirdim” demiştir.

Bu müstesna san’atkarın şiirleri de mevcuttur. İstanbul’a geldiği hakkında bir rivayet görülmüşse de, bu şehirdeki eserlerinin çokluğuna rağmen, Osmanlı kaynaklarında bunu doğrulayan bir bilgi geçmemektedir. Kendisinden yarım asır kadar sonra yaşamış Mir İmad-ı Hüseynı ile -isim benzerliğinden dolayı- bazan karıştırılan Mir İmadü’l-Haseni’nin torunu Mehmed Emin de hattattır; 1118/1706 tarihli bir eseri SK-YB 3462’de görülmüştür.

X